her bir yeni güne başlarken bu sabah farklı olucak diyorum..ama klişe bir şekilde bilgisayarın başına geçiyorum hızlıca..ekrana bakmaktan yorulan gözlerimi ovarak kafamı kaldırıyorum ve karşımda ışıl ışıl bir pencere..içim o anda coşkuyla doluyor hemen gidip perdeyi açıyorum ve bir bakıyorum ki hayat karşımda..denizin ve gökyüzünün maviliği birbirine karışmış..çamlar benden daha hareketli..git gide ölen ağar bir hastayım sanki diyorum kendi kendime..herbir eve tek tek bakıyorum..içimde anlam verilemez bir duygu beliriyor..hepsinin içinde neler oluyor merak etmeye başlıyorum..kimisinde kahvaltı kimisinde kavga kimisi ölümüne sabah programı izlerken bazılarıda çılgınca sevişiyordur..sonra oturuyorum en yakın iskemleye..ölümüm aklıma geliyor..sevdiklerim aklıma geliyor..bakıyorum kendime elimi başıma yaslamışım dalmış gitmişim uzaklara..birden diyorum şuan şu şekilde ölsem..içeri biri girip çıksa..bişey dese cevap vermesem..belki sinir olucak bağırıp çağırıcak sonra çekip gidicek..ama ben hep öyle kalıcam..ne komik olurdu değil mi? artık hırsına yenilen herkimse kolumdan çektiğinde ellerine yığılıp kalıcam..gözler artık allahını kaybetmiş olur heralde..işte o andan itibaren olucakları gözlemlemek isterdim..neler olucak..herkes birbirine nasıl söyleyecek? kim ne tepki vericek? kim üzülüp kim üzülmeyecek? herkesin haberi ilk aldığında ki o yüz ifadesini fotoğraflamak isterdim..keşke öyle bir imkan olsa..gerçe bunu yapabilirim ama sonra vakit geldiğinde camın önünde çürümek istemem...
işte ben böyle düşüncelerle uyandığım sabahta günün devamını ne şekilde getiririm siz düşünün...
Gerçeği bilen sukunetle karşılar, gerçekten uzak yaşayan inkarla, şüpheci yaklaşan hıçkırıklarla.. ölüm günü belkide düğün günü.
YanıtlaSil